Arkadaşlar merhaba. Kanalıma hoş geldiniz. Bugün sizlere tur bisikletçiliğinde nasıl rota çıkardığımı ve yola çıktığımı anlatacağım. Benim yaptıklarımın aksini yaptığınızda doğru yolu bulmuş olacaksınız. Bu videoyu beğenmeyi ve kanalıma abone olmayı sakın ama sakın unutmayın. : )
Yaklaşık 4 yıldır uzun yol bisikletçiliği yapıyorum. Hala bile bile hata yapmayı başarabiliyorum. Biraz inatçılık, biraz boşvermişlik, birazda son dakkacılık. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Beraberlik bayramının Pazartesi’ye denk gelmesi ile yaklaşık 2 yıldır birlikte yola çıkmadığımız sevgili dostum Cemre hızlı bir plan yaptık. Planı ve rotayı ben hazırladım. Cemre biat etti.
Yalova sahilinde İzmit yönünde Altınova’ya kadar sürüp köyleri tırmanarak Kırıntı köyüne ulaşmak ve ardından İznik’e inmek ilk gün için yapılan plandı. 112 km ve 1100 metre irtifaya tırmanış var. Yapılabilir ama yolda keyif yapmaya pek vakit bırakmayan bir plandı bu. İkinci gün ise İznik’ten başlayıp Gemlik üzerinden Delmece yaylasına çıkılacak. Üçüncü gün Delmece yaylasından aşağı Yalova merkeze, ardından İstanbul eve dönüş olacak şekilde planlandı her şey. Evdeki hesabın çarşıya uymayacağını az çok tahmin ediyordum. 1100 metreye tırmanmak benim için ilk olacak. Mayıs ayında Trakya’da yaptığım iki günlük İğneada turunda Yıldız dağlarını aşıp Kırklareli ovasına inmek için 800 metreye tırmanmıştım. Buda bana önemli bir öz güven kazandırmıştı. Yavaş ama çok rahat bir tırmanış olmuştu benim için.
Tur için Cuma akşamından Yalova’ya geçtim. 3 günlük yola çıkacağım ancak bisikletimin hiç bir hazırlığı yapılmamıştı. Ayrıca gidon da bulunan maşa kilit ide bozuktu. Tırmanış için tam bir felaket. Her zaman olduğu gibi bisikleti yine Yalova Gizem Bisiklete götürdüm. Yaz aylarında dükkanda 2 kişi çalışıyor. Biri dükkan sahibi, esnafların şahı, abilerin kralı, ustaların ustası engin ağabeyim, diğeri kalfası zibidi Engin. Kışları gemiye çıkar. Yazları gelip Yalova’da serserilik yapar. Ancak şu var ki Engin’de en az Engin ağabey kadar işinin ehlidir. İnsandır, samimidir, merhametlidir, arkadaştır. Tura çıkacağım akşam beni gece yarısına kadar dışarıda bekletmesi dışında iyi ustadır. 🙂 Dükkanda iki Engin olunca onun adı küçük Engin oldu. Fiziken de kendisine uydu bu lakap.
Cemre, tura çıkacağımız gün sabah 6:00 vapuru ile Pentik’ten geldi. Buluşup bir şeyler atıştırdık ve yola düştük. Yalova’dan Altınova’ya kadar 20 km’lik hızlı ve rahat bir sürüş yapıldı.
Cemre ile daha önce Yalova’da yaptığımız turlarda Altınova’dan geçiş yapmıştık. Altınova’yı bildiğimizden İznik’e kadar ihtiyaç duyabileceklerimizi buradan satın aldık. Google mapsten çıkardığımız haritaya göre 1100 metre irtifaya çıkacaktık Kırıntı köyüne ulaşmak için. Bu nedenle tekrar hızlıca yola koyulduk.
Bölgede yapımının devam ettiğini düşündüğüm bir barajdaki şantiye sebebi ile kısa bir süre çok fazla kamyon ile haşır neşir olduk. Aynı zamanda kaldırdıkları tozla. Şoförler dikkatli abilerdi. Bizi rahatsız edecek yada tehlikeye atacak bir tavır sergilemedi hiç biri. Çoğu ile selamlaştık.
Herik dalı gievvrrektir. Herik dalı gevrektir. Rampa baasmayaaa gelmez. Rampa gazlamaya gelmez.
Gezelim gömelim turumuzun yeni durağı Yalakdere köyü. Yalakdere Karamürsel’e yani İzmit’e bağlı bir köy. Oldukça şirin ve sakin. Hızlı hareket etmemiz gerektiğinde durmadık. Yolda karşılaştığımız bir kaç abi ile selamlaştık o kadar. Tanıdığım tanımadığım herhangi bir coğrafya’da bisiklet ile yolculuk yapıyorsam, karşılaştığım her insana selam vermeye özen gösteririm. Herkesin olmasa bile genelde bu selamlaşma hamlesinin benden gelmesi, karşımdaki insanları memnun ediyor. Yüzlerindeki memnuniyeti görebiliyorum.
Yalakdere’ye kadar irtifa kazanmadık. Buraya kadar zamanı verimli kullandık sayılır. Tabi kendi ortalamamıza göre. Bundan sonrası için %20 ye varan yokuşlar bekliyor. Plana göre Kırıntı köyüne ulaşmak için 1100 metre irtifaya çıkacaktık. Tırmanmak mesele değilde, ilk gün için düşündüğüm plana uyabilecek miydik? Zaman yetecek miydi? Gündüz gözü ile hem Kırıntıyı hem İznik’i görebilecek miydik?
Sanırım ilk defa betan yol gördüm. Yıllar öncesinden bir haber kanalında beton yolların yapımına başlandığına dair bir şeyler dinlediğimi hatırlıyorum. Ancak üzerinden belki 5 yıl geçti. İlk defa böylesine uzun, nizami ve hasarsız bir beton yol gördüm. Bu yol yaklaşık 30-35 km kadar devam etti. Lastiğin temas ettiği alan beton zeminde daha fazla olmasına karşın daha konforlu bir sürüş yaptım tüm beton yol boyunca.
Akçat Köyü – Karamürsel
Akçat köyünde mola verip, yanımıza aldığımız börekleri gömmeyi planlamıştık. Çöpün yanında yatakları görünce çöktük. Börekten sonra bir süre sızmışım. Bir ara Cemre su bulmak için köyün merkezine doğru gitti. Sonra telefon çaldı ve beni çağırdı.
Cemre ile aramızda duran kır saçlı yakışıklı ağabey’in adı İzzet. Akçat köyünde bir bakkalı var ve onu işletiyor. Akçat köyünün tarihi Osmanlıya dayanıyor. Oldukça eski bir köy. İzzet ağabeyin ataları da yıllardır bu köydelermiş. Çok mütevazi, beyefendi, cana yakın bir ağabey kendisi. Yolda tanıştığım güzel insanlardan biri. Bol miktarda çay ısmarladı. Aynı oranda sohbet ettik. Başka vakit daha geniş zaman geçirmek, daha çok çay içmek ve işinde gücünde ona yardım etmek için tekrar gideceğiz.
Akçat köyünden çıkarken bu güzel bahçe ile karşılaştık. Çok büyük oranda hurma ağacı ekili. Fotoğrafta görülen ağabey Akçat’ın yerlisi ve bu bahçenin bakıcısı. Bahçe sahibi köye kadar gitmiş, tanışamadık. Bu coğrafyanın insanını seviyorum. Hepsi çok sıcak kanlı. Yeter ki selam verin ve samimi olun. Bahçe bakıcısı ağabeyin ismini sormuştum ama yine not almadığım için hatırlamıyorum. Selam verdik. Sohbet ettik. Çay’a davet etti. Çok istesem de kabul edemedim. Malum zaman dar. İşte bu sebepten günlük 60 km yi geçmemeli tur bisikletçiliği. Bu ağabey’den dinleyebileceğim ne hikayeler vardı belki. Öğreneceğim ne bilgiler vardı. Ses tonunda dahi hissediliyor samimiyeti. Aynı üslup ile kendisine veda edip yola devam ettik.
Sırasıyla Kivi, Üzüm, Fasülye, Kiraz
Daha 600 metre irtifa kazanacağımızı duyduğumda ben. (temsili değil)
Bir hafta sonumu bu evde geçirmek isterdim. Evin küçük havuzu var ve sahipleri havuz başında takılıyorlardı. Selamlaştık. Davet ettiler çay çorba içmeye. Sadece fotoğraf çekilip yola devam ettik.
Beton yol uzun süre eşlik etti bize. Yolun yeni ve temiz olması sebebiyle lastik sorunu yaşamadık.
Uzun bir tırmanışın ardından strava alıntısında siyah ok ile gösterdiğim noktaya geldik. Tam bu nokta da bir seçim yapmamız gerekti. Kırıntı köyüne daha 30 km mesafe vardı. Bulunduğumuz irtifa 800 metre ve daha 1100 metreye tırmanacak tık. Kırıntıya devam etsek gündüz gözü ile İznik’e inmemiz imkansızdı. Belki Kırıntıya dahi gündüz vakti varamayacaktık. Yaptığım plana mutlak suretle uymak gibi bir takıntım olduğundan biraz kendimle çatıştım. Cemre Kırıntıya devam etmemizin riskli ve gereksiz olduğunu söyledi. Haklıydı da. İznik’e inme kararını verdik. Kamp alanını arayıp konaklama işini garantiye almak istedik ama bir telefona ulaşamadık internetten. Gitmeyi düşündüğümüz yer Yenişehir Gemlik sapağında bulunan göl kamp alanı. Yer bulabilirsek kalırız. Bulamazsak bir yerlere atarız çadırı deyip sürdük makinaları İznik’e doğru.
İznik’e iniş kararı verdikten kısa süre sonra Cemre’nin ön lastiği inmeye başladı. Cemreciğim lüzumlu lüzumsuz her şeyi taşır yanında. Arkada koca heybesi olsa da birde sırtına yük yapar kendine. Izdırap çekmeyi seviyor yiğidim. İnik lastiğini şişirmek için bir pompa çıkardı. Aletin kendine faydası yok. İkimizinde lastikleri ince sibop. Benim pompa ile sorunu halledip. İnişe devam ettik.
Orhaniye Köyü – İznik
Orhaniye köyüne kadar uzun ve manzaralı bir iniş yaptık. Trafikten bir süre daha uzak durmak adına Elbeyli köyüne devam ettik. İyi ki bu yolu tercih etmişiz. Yoğun tarımcılığın yapıldığı İznik’te bir çok farklı meyve sebze yetiştirilen bahçelerin içinden geçtik. E göz hakkımızıda aldık.
Gün batımıyla İznik merkeze giriş yaptık. Sanırım bu İznik’e 5 yada 6’ncı gelişim. Her seferinde çok dar zamanım olduğundan İzniği ve tarihi noktalarını gezmeye fırsat olmadı. Yorgunluktan ve kamp alanına mesafe olduğundan Köfteci Yusuf’ta hızlıca karnımızı doyurup konaklama yerine ulaştık.
Kamp alanı, İznik-Yenişehir yolu üzerindeki Gemlik sapağını dönünce 50 metre ileride sağda bulunuyor. Selam verip müsaitlik durumunu ve fiyatı sorduk. Sanırım kişi başı fiyatlandırma yapılmış ve 50 TL istenildi. Alanda WC dışında hiçbir imkan yok. ( Mutfak, duş vs. imkanları mevcut değil. ) Kendi çadırını kurduğun bir yere 50 TL ve kişi başı bu ücreti ödemek çok anlamsız. Döviz kuru kamp alanlarının fiyatlarını da vurmuş. Fiyat konusunda yardımcı olmalarını rica ettik 40TL ye düşürdüler. İşleten insanlar gayet nazik ve hoş sohbetlerdi. Sonraki gün sabahında sohbet ettik.
Yorgunluktan olsa gerek, çadırı kurup malzemeleri yerleştirdikten sonra sızmışım. Çay yada kahve yapar biraz sohbet ederiz diye planlamıştık Cemre ile ama oda benim gibi sızıp kalmış.
Sabah erken saatte uyanıp hızlıca malzemeleri toparladık ve bisikletleri yerleştirdik. Kamp ocağımızda sıcak çay ve atıştırmalık malzemelerle karnımızı doyurduk.
Sedona R1200 GS
İznik gölünün hem güneyinde hem kuzeyinde kara yolu var. Kuzeydeki yol geniş ve emniyet şeritli. Güneydeki yol dar ve emniyet şeridi yok. Buna rağmen güneyde bulunan yolu daha çok seviyorum. Kuzey yolu geniş olsa da çok yoğun kullanılıyor. Özellikle ağır vasıtalar tarafından. Bu yüzden yol boyunca araç sesinden başka bir şey duyulmuyor. Güney yolunda dakikalarca araç sesi duymadan, köy ve göl havasında çok keyifli bir yolculuk yapılabiliyor. Yol üzerinde ki her köyde duraklayıp kıraathanelerinde çay içip köy insanı ile sohbet edilebilir.
İznik gölünün hem güneyinde hem kuzeyinde kara yolu var. Kuzeydeki yol geniş ve emniyet şeritli. Güneydeki yol dar ve emniyet şeridi yok. Buna rağmen güneyde bulunan yolu daha çok seviyorum. Kuzey yolu geniş olsa da çok yoğun kullanılıyor. Özellikle ağır vasıtalar tarafından. Bu yüzden yol boyunca araç sesinden başka bir şey duyulmuyor. Güney yolunda dakikalarca araç sesi duymadan, köy ve göl havasında çok keyifli bir yolculuk yapılabiliyor. Yol üzerinde ki her köyde duraklanıp kıraathanelerinde çay içip köy insanı ile sohbet edilebilir.
Narlı köyünden geçerken, yol kenarında duran işbora traktörü gördüğümde çok heyecanlandım. Hemen durup fotoğrafladım. Cemreden rica ettim. Fotoğrafımı çekmesini istedim. Çok eski bir dostumu görmüşcesine sevindim. Yanında vakit geçirmek istedim. Aslında gerçekten de öyleydi. Biz çok eski dosttuk. Çocukluğum bu traktörün üzerinde geçti. Rahmetli dedemin (nam-ı diğer gök Mehmet) ikinci traktörüymüş. Uzun yıllar tarlayı onunla sürdük, harmanı onunla kaldırdık, buğdayı samanı onunla taşıdık, çarşıya onunla gittik, fidanlara onunla su götürdük, kuzenlerimle onun üzerinde oynadık. Onu görmek çok güzeldi.
İznik gölünün güneyinde yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra Orhangazi-Bursa yoluna bağlandık.
Sabah kahvaltısından sonra bir şey yememiştik. Cemre tavuk pilava aş erdi. Sahilde dolaşırken bir tane pilavcı bulduk. Bisikletleri dayadık mekana girdik. Pilavcı da pilav yoktu. Ara sokaklarda üç teyzenin ilettiği salaş bir lokantaya girdik. Çok lezzetli yemeklerimizi tüketip yola çıkmak için sahile indik. İkinci gün için planımız delmece yaylasına çıkmak ve orada kamp atmaktı. Yollarda yine çok oyalanmıştık. Aslında normal olanı yapıyorduk. Hep söylüyorum kendime. Günlük mesafe 50 km yi geçmemeli. Maksimum 60km. Aksi halde gereksiz bir telaş ile yolculuk ediliyor. Bu da tur bisikletçiliği konseptinin dışında.
Bisiklet ve yol temalı fotoğraflar çekmek istediğimde sürekli bu şekilde yatırmam gerekiyor. Bu da aslında hiç istemediğim bir şey. Çünkü küçük bir servet ödediğim heybelerime zarar veriyor. Neyse ki artık sehpa tipi ayaklığım var. Artık yere yatırmaya gerek kalmayacak.
Gemlikten ayrıldıktan sonra Büyükkumla ya doğru sürmeye başladık. Çıkardığımız rota’ya göre Delmece Yaylası sapağı oradan ayrılıyordu.
Karacaali Köyü
Tur öncesi yol haritasını google maps te hazırlamıştım ve plana göre Delmece yaylası tırmanışına Büyükkumla köyünden hemen sonra başlayacaktık. Bu yola geldiğimizde tamamen toz ve toprak’ten oluşan bir zemin ile karşılaştık. Böyle yollar turculuğun ruhudur. Ancak vakit darlığı ve hava yağışlı olması nedeniyle bu yoldan edemezdik. Yarım saat kadar bu yolu tırmandık. 200 metre irtifaya kadar çıktık sanırım. Önümden atv li bir arkadaş geçti. Cemre arkadan geliyordu ve atvli arkadaşı durdurup kalanı için bilgi almış. Bu yol 15 km kadar bu şekilde devam ediyor ve asfalta bağlanıyor. Delmece yaylası için asıl ulaşım Narlı köyünden ayrılan asfalt yoldan sağlanıyormuş.
Çıktığımız yolu inmek bile 15 dakika aldı. Zemin sağlam olmayınca çok ağır inebildik. Narlı köyüne doğru ilerlerken saat öğle sonrası 5 civarına yaklaşmıştı. Cemre, Delmece tırmanışının bu saatten sonra riskli olacağını söyledi. Önce sinirlendim. Sonra hak verdim. Cemre şuana kadar yolda en iyi anlaştığım insandır. Buna rağmen pek çok kez anlaşamadığımız, gerildiğimiz ve ortak nokta bulamadığımız zamanlar oluyor. Nabızların yüksek olması da bu durumu tetikliyor.
Narlı köyüne varıp çadır konaklaması için yer bakındık ancak bulamadık. Dinlenmek ve plan yapmak için bir kafeye oturduk. Çalışan arkadaşlara durumumuzu anlatıp konaklama konusunda bildikleri bir yer olup olmadığını sorduk. İlk etapta pek yardımcı olamadılar. Daha sonra arkadaşlarının işlettiği bir pansiyonu önerdiler. Telefon ile iletişim kurup pansiyona doğru yola koyulduk.
Pansiyonun odası küçük ancak gayet temiz. Oda da duş ve wc mevcut. Mutfak ortak kullanım alanı. Ocak ve buzdolabı mevcut. 2 kişilik oda 70 TL. Kişi başı 35 TL’ye kamp alanlarından daha iyi, daha ucuz ve konforlu bir hizmet aldık.
Erken vakitte uyanıp yola düştük. Bir gün önce girdiğimiz toprak yoldaki toz zincir dişliye yapışmış. Pedal bastığımda işlerin yolunda olmadığı aşikardı. Tahrik sistemini su ile güzelce yıkadım. Kahvaltı için bir şeyler bulmak adına Karacaali köyünün merkezine gittiğimizde market sahibi ağabeye makina yağı sordum. Şansıma kendi işleri için kullandığı wd40’ı verdi. Az çok temizlenmiş zincir ve dişlilerimi güzelce yağladım. Ardından bolca börek depolayıp tırmanış için tekrar narlı köyüne doğru yola düştük.
Narlı köy merkezinden sağa doğru gidonu çevirir çevirmez tırmanmaya başladık. Sonu görünmeyen ve hiç bitmeyecekmişcesine devam eden bir tırmanış.
Yavaş ve tatlı tatlı tırmanırken yol bir anda mucura döndü. Sanırım yaptığım en zorlu tırmanış buydu. Zaten yüksek ve soluksuz devam eden tırmanışta en kötü senaryo mucurlu yol olurdu. Tırmanış boyunca arka lastik sürekli patiye düştü. Ön lastik eğim sebebiyle sürekli kaydı. Mucur altına sıcak asfalt bile atılmadığından, buzda bisiklet sürüyor gibiyidik.
Uzun bir tırmanışın ardından mucurlu yol sona erdi.
– Rampa mı la o !
-Hofffffffffffffff
Ve sonunda Delmece gözüktü. Karacaali, Delmece arası 20km ve yaklaşık 4 saatte tırmandık. Bir gün önce akşam vakti tırmanmamız oldukça zor olurmuş. Yol bozuk ve mucurlu. Bizim mtb den devşirme bisikletler ile tırmanış yada iniş sorun olmaz. Ancak bir yol bisikleti ile bu yol yapılmaz. Tırmanış esnasında Selimiye köyünden geçtik ve sohbet edecek kimseyi bulamadık. Herkes evindeydi. Selimiye sonrası coğrafya biraz değişti ve daha görsel daha keyifli olmaya başladı. Özetle gayet keyifli bir tırmanıştı. Delmece yaylasının irtifası yaklaşık 850 metre.
İlk plana göre aslında kamp atmak istediğimiz konum olan Delmece yaylasına ne yazık ki turun son gününde ve öğle saatlerinde ulaşabildik. Yaylanın manzarasını görünce, çadır atıp burada bir akşam geniş vakit geçiremediğim için gerçekten üzüldüm.
Tahtadan başlanmış bir inşaatın önüne çöktük. Karaali köyünden aldığım börekler hala yedekte bekliyordu. Onları gömdük. Çay yaptık. Bastonlu yakışıklı bir amca yanaştı, selam verdi. Çaya davet ettik. Sonrasında vurduk muhabbetin dibine. Muntaza amca Artvin, Şavşatlı. Yıllar önce Teşvikiye ye iş için gelmiş ve buraya yerleşmeye karar vermiş. Karadeniz’in doğası ile baş etmeye çalışmak zor gelmiş olsa gerek. Yanılmıyorsam yetmişli yıllarda gelip yerleşmiş Muntaza amca ve ailesi. Sonrasında Delmece yaylasında bir arazi alıp tarım ve hayvancılığını burada devam ettirmiş. Karadeniz’de yetişip büyüdüğü kültürü burada devam ettirmiş uzun zaman. Muhabbeti son derece tatlı nazik biri. Evi ve tarlasını gösterdi. Bir daha gidişimde mutlak uğrayacağım.
Sol taraf Muntaza amcanın tarlası ve evi.
2 saat kadar yayla havası aldık. Ben gözümün gördüğü her şeyi fotoğraflamaya çalışırken, Cemre sürekli yola düşmemiz gerektiğini hatırlatıp çemkiriyordu bana.
Yayla, çıkacağımız irtifanın zirvesindeydi. Buradan sonra sahile kadar, dipsiz göller ve Erikli yaylasından geçip, sahile kadar (Çınarcık) iniş gerçekleştirecektik.
850 metre irtifadan iniş sona erdi. Teşvikiye’nin içerisinden geçip Çınarcık merkeze girmeden Yalova’ya devam ettik.
Her fırsatta lastiklerini öven ve bana hava atan sevgili yoldaşım Cemre’nin bir kez daha lastiği patladı. Bu durumla dalga geçtiğimde yanıtı hazır. ”kanka ama ben onbin kilometre yaptım bunlarla”. Yolda arka lastiğin patlaması gerçekten keyif kaçırıcı. Bütün yük indiriliyor. Avid frenlere ayar çekmesi, bambaşka bir dert. Arka tekeri sökmesi bir dert, takması başka bir dert. Sanırım lastik yüzünden 1 saat kaybettik. Sağlık olsun. Turda en büyük derdimiz lastik patlaması olsun.
Ve üç günlük maceramızın sonuna gelmiştik. Dostum, kardeşim, yoldaşım Cemre ile keyifli ve sorunsuz bir tur oldu diyebilirim. Vakit ve nakit olsa her ay bir kez bu gibi turları yapmak isterim. Ancak na mümkün. Kat ettiğimiz yolu strava ile kayıt ettim. Lazım gelen bir detay var ise aşağıda ki linkten incelenebilir.
Görüşmek üzere.
,